Eskiden mektup yazardık.
Kenarlarını süslerdik.
Kar çiçeği, menekşe, çiğdem çiçeği koyardık .
Mektubun arasına koyduğumuz her nesnenin anlamı faklıydı.
Bir ucunu yakardık bazen...
Kırık kalp, ok yemiş kalp resmi yapardık mektubun üzerine..
Türkülere manilere konu olurdu o mektuplar.
O mektup ki; sade zarf ve kağıttan ibaret değildi.
Sevgiliye en kıymetli hediye idi.
Askerlikte Ana-babadan gelen ilk mektubu ağlamadan okuyanı hiç görmedim.
Selamla başlayan bu yürek acısı ve göz yaşı ile ıslanan bu mektubu, selamla bitirirdik.
Postaneye en güvendiğimiz biri ile gönderir, iadeli tahhütlü gibi, mektubu postaneye verip vermediğini de sormayı ihmal etmezdik.
Şimdi ne mektup yazmayı değecek bir arkadaşımız kaldı, nede selam verince anlamını bilecek biri. Şimdikiler:"Esselamü Aleyküm" yerine, "s.a" yazıveriyor kleyye ile.
Karşıdakide: "a.s" deyiveriyor, ne yazdığını bilmeden...
Esselamü Aleyküm" desen birine ya alır ya almaz.
Çoğu zaman selamımı geri almışımdır.
Kime selam verilip kime verilmeyeceğini iyi bildiğim için çok seçiciyim, helede son günlerde.
Selamın değerini ve anlamını bilene selam olsun. Allah'ın Rahmeti ve Bereketi üzerine olsun..
Muhsin Tozlu.
https://www.facebook.com/notes/muhsin-tozlu/mektup-ve-selam/593977237285380