Türklerden birisinin İtalya'nın bir kasabasına yolu düşer. Oturur bir çay bahçesine, sağı solu tanımaya çalışır. Bakar ki, kadınlar sokakları süpürüyor, temizlik işlerini yapıyor. Hem çayını yudumlar, hemde kadınları seyreder. Kadının biri çöp arabasını bir çukura düşürmüş, çıkarmaya çalışmaktadır. Erkekler keyifle seyrederken, bizimki kalkar bu kadına yardım eder. Arabasını çukurdan çıkarır. Bu esnada o kasabanın yerlileri bizim Türk'e gülerler. Bu durumu anlayamaz bizimki. Konuyu çok düşünür. Fakat bir anlam veremez.Memleketine döner. Aradan yıllar geçer. İşlerini geliştirir, iş adamı olur. Her imkana sahiptir artık. Bu merakını gidermek için İtalyanın bu kasabasına tekrar gider. Yine eski gelenek devam etmektedir. Bu geleneğin nereden çıktığını araştırır. ve şu sonuca varır.:
Yıllar önce O belde de hiç sağlam erkek kalmaz, hepsi harpte ölürler. Kalanlarda, kör topal, eli tüfek tutamayan mağdurdurlar. Bu sakat erkeklerle evlenen kadınlar, doğurdukları erkek çocukları gözleri gibi esirgeyip büyütürler. Bu şımarık çocuklar büyür erkek egemen bir toplum oluşur. Öyle egemen olur ki, islam öncesi arapların durumu gibi olurlar. Sonrada kadın bir yönetici çıkar, erkeklerin elinden egemenliği alır, her şey tersine işlemeye başlar. Alışkanlıklarından vaz geçmek zor gelmiş olmalı ki, çok kin tutar olmuş bu erkekler. Aynı işyerinde çalışmayacak kadar götürmüşler işi. Aynı vardiyada bile çalışmamışlar. Belediyenin temizlik işleri kadınlara düşmüş. Bu durum zıtlaşmanın sonucuymuş. O yüzden çöp arabası çukura düşen kadına yardım etmiyorlarmış, yardım edenlerede gülüyorlarmış.
Aha şuraya yazıyorum. bana ister kızın, isterseniz kızmayın. Bizim gidişimiz iyi bir gidiş değil. İtalyanların durumuna düşmek için çabalıyoruz. Son günlerde seyrettiğimiz olayların nedenini neden araştırmıyoruz? Ben iyi biliyorum. Bana inananlar güvenenler hak verirler iyi biliyorum. Çekimserler, kabul etmeyenler, halkın içine insinler ve sorsunlar, soruştursunlar. Bizdeki bu önü alınamayan zıtlaşmanın sonunu bir haftada bir kaç olayla kalmayacağını, çok daha fecaatin olacağını üzülerek tahmin ediyorum.
Ben 7 çocuk babasıyım. İkisi bakımsızlıktan öldüler. Kalan 1 oğlumla, 4 kızımı okuttum. Birini mezun ettim, İkisi mezun olmak üzere. Devletten ne burs alabildim, nede yardım alabildim. Şimdi çocuk doğurana para veriyor devletimiz. Hepsini omuz zoru ile büyüttüm ve okuttum. İhtiyaçlarını tam karşılayamadım belki. Son model iphone alamadım. haftada bir ayakkabı elbise alamadım. Ben yemedim içmedim, bunlara gücüm nisbetinde bu kadar yetirebildim.Çalmadım, çarpmadım, helal kazandım. Ama yetiremedim. hayatını garantiye aldıklarını düşündükleri için iç isyan başladı. Kazan kaldırdılar. Devletin dul kadınlara verdiği yardımın da kendine yeteceğini düşünen anneleri, bu isyana körükle, benzinle müdahil oluyordu. Ve kayış koptu. 25 yıllık birliktelik son buldu...!Buna da şükür. Hemde çok şükür. Kazasız belasız bu ortaklığı bitirebilmek başarı sayılsa gerek. Bitiremeyenler haberlere konu oluyorlar gibime geliyor.
Geçen günlerde bir arkadaşımın evine varmıştım. Bir oğlu birde küçük kızı vardı. Çok sevimlilerdi. İkisi de babalarının omuzundan inmiyorlardı. Bir büyük rekabet içindeydiler. Erkek erkekliğine güveniyor, kız ise babasına fazla şirin görünerek,hizmetini yaparak sevilmenin yolunu bulmuştu. Birisini Babasının kucağından aldım kokladım ve öptüm. Aynı benim oğlum gibi kokuyordu. İçim burkuldu gözlerim doldu, Yutkunmaya başladım. Bu halimi arkadaşım ve eşine yansıtmadan, yılların tecrübesinden faydalanma yoluna gittim. Kendimi toplayıp yavruyu yere bıraktım. Çünkü oğlumu öpe koklaya büyütmüştüm. Büyüdüğünde elimin kolumun güçleneceğini, evlendirip, dünür ile yarenlikler edip, çay kahve içecektim. İşimi oğlum ile geliştirip, tabela bile takmaya gerek görmediğim iş yerimi, pırıl pırıl yürüyen ışıklı tabelalar asacaktım. Dostlarımla oğlumun babasının izinden giden hayırlı bir evlat olduğunu, haylaz evlatlılara şedde li sunturlu anlatacaktım. Kızlarımı da okutup her birini bir işbaşına getirip, annesinin babaannesinin hayalini süsleyen rahat, konforlu, refah seviyesi yüksek bir hayatta görmeyi arzuluyordum. Kızdan olan torun, bahçe gülü, oğlandan olan torun, oğul balı diyecektim kasıla kasıla.
Gücümü toparlayıp geniş bir arsa alacaktım. ilk iki katını dükkan yapacaktım oğlum için. diğer katlarını da çocuklarıma taksim edecektim. Bana yere yakın iki oda yeterdi nasıl olsa. Şimdi hepsi altüst oldu. ne umudum kaldı nede hayalim. Her kızı kızlarım gibi, her oğlanı da oğlum gibi olacağından korkuyorum vesselam...!
Muhsin Tozlu
28 02 2015 18:00 SULARI.
https://www.facebook.com/notes/muhsin-tozlu/hayalin-ve-umudun-ard%C4%B1ndan/1038988012784298