(-_- ) Sevgili Dostlarım. Hoş Sefa Geldiniz. Şiirlerimle sizleri Başbaşa Bırakırken, Kulağımın Çınladığını Bilmenizi İsterim.(-_-)

BU SİTE MÜNHASIRAN MUHSİN TOZLU'YA AİTTİR. ŞİİRLERİNİ, HATIRALARINI, VE TÜM ESERLERİNİ BİR ARAYA TOPLAMAK İÇİN YAPILMIŞTIR. ŞİİRLERDE İLHAM KAYNAĞI OLAN, VE YORUMLARI İLE KATKIDA BULUNAN DOSTLARIN HEPSİNE TEŞEKKÜR EDERİZ.

   
  (-_-) Muhsin Tozlu Resmî Web Sitesi (-_-)
  Ali Ercan
 
                                               

Ali Ercan

      Saimbeyli'li olupda dışarıda oturanlar için kan damarı, can damarı olan Radyoobrukta (kapanan eski radyomuz) canlı yayın da  mesaj okuyordum. İsminden tanıdığım Cahit  Tufan adlı bir dinleyicim, az önce  çalan Ali Ercan' ın bir  tüküsünü dinlemiş, ve bir  türkü daha  istedi. Cahit Tufan'ı ismi ile  tanıdığım için bizim buralardan sanmıştım
      -Kardeş nerelisin, diye  sordum.

Tekrar yazdığı mesajında Sinop Boyabat'tan olduğunu, Adapazarı'nda üniversitede  çalıştığını söyledi. 
       -Peki Ali Ercan'ı nerden tanırsın dedim.

Dedi ki: Ben çocukluğumdan beri dinlerim. Kardeşimle bir kasetini almıştık. Bir süre dinledim. Ben askere gittim kaset bozulmuş. Kasetinin kabını değiştirdim, kopan yerini uladım, bazi türkülerin bazı yerleri eksik ama, o kaseti hala dinliyorum dedi. 
Aklıma neler  geldi neler. Merak ettiniz mi? Anlatayım hatırımda kaldığı kadar.

Yıl 1970. İlkokul birinci sınıfa gidiyorum. Yedi Yaşındaydım. Okul yaz tatili olmuştu. Karakuyu köyü, Deliktaş mevkiinde yazlık çadırımıza taşınmıştık. Ben keçileri güdüyor, bağ ve bahçemizi suluyordum. Sabah köpeğin yiyeceğinden de ben sorumluydum. Çadırda  bir  misafirimiz vardı. Tanıdık, babamın  arkadaşı olmalı idi. Sabah kahvaltı ediyorduk. Bizim ünlü bataryalı  radyomuz  yanıbaşımda, Kıbrıs Rum Kesimi'nin radyosunu dinliyorduk. Sabah proğramında eski tüküleri çalardı. Her sabah neden Rum radyosunu dinlediğimide merak edeceksiniz:)) Çünkü en az iki kere Ali Ercan türküsü çalardı. Şimdiki gibi, ne teyp, ne cd, ne de mp3 vardı o devirde. Şimdi cep telefonunu telefon değilde başka amaçlar  için kullanıyoruz. Radyoda türküyü nasıl dinlerdim? Bir  kelimesini kaçırmadan ,nefes bile almadan dinlerdim ki, tam anlayayım. Bir türkü bir daha nezaman çalacak? Çaldığı zaman dikkatlice  dinlemem gerekiyordu.
Ve yine  en güzel türkülerden biri başladı:

Tam boyutlu görseli göster



"Zeynebim"

 Zeynebim Almanya'nın yolunu tuttu
Ayşe'yle Fatma'nın boynunu büktü
Altı aylık Ahmet'ini nasıl unuttun
Yavan ekmek yiyelim dön gel
Zeynebim Zeynebim
Seninle kavlimiz böyle miydi
Zeynebim Zeynebim
Çocukların seni istiyor
Zeynebim Zeynebim

Biri eşikte biri beşikte yavrular
Gece gündüz anne diye ağlarlar
Çocukların annemizi isteriz diyorlar
Seninle kavlimiz böyle miydi
Zeynebim Zeynebim
Soğan ekmek yiyelim dön gel
Zeynebim Zeynebim

Zeynebim sen gideli iki yıl oldu
Kuşa süt nasip olsa anadan olurdu
Altı aylık Ahmet'in anne der oldu
Seninle kavlimiz böyle miydi
Zeynebim Zeynebim
Soğan ekmek yiyelim dön gel
Zeynebim Zeynebi
Çocukların sensiz uyumuyor
Zeynebim Zeynebim

Bu Türkü, Anadolu dan Almanya'ya iş için giden Zeyneb'e köydeki çaresiz  eşinin figanını anlatıyordu. İçimi parçalardı her dinlediğimde. Bu türküyü dinlerken gözlerim dolmuştu. Yalnız olsam açıkca  ağlayacaktım ama, yanımızda yabancı misafir olduğundan ağlamıyordum. Dudağımı ısırıyor, dişlerimi sıkıyordum. Islanan kirpiğimi kolumla silecektim ki misafir farketti: "Ne o Muhsin Ağlıyormusun" dedi. Artık kendimi yenemedim. Başladım ağlamaya...
Anacığım  hemen aydınlattı meseleyi. Ali Ercan'ın türküsüne, ve  ordaki hikayeye ağladığımı söyledi. 
Ben yedi yaşındaydım. O çocuk  yaşımdaki o durumumu hâlâ anlayamıyorum. 
Bir tane  oğlum dört taner  kızım var. Dört tanesi okula  giderler.Dinledikleri müziği dinliyorum benim için bir  işkence. Ne anlamı var, nede mânâsı. 
Geçen gün kızıma  sordum: Benim şiirlerimden kaçtanesini  biliyorsun? 
Birtanesinin adını bile bilemedi. Bir kere bile  okumamış çünkü. Peki dinlediği rep midir pop mudur adı ne menem şeyse, benim şiirden dahamı anlamlı? 
Dinledikleri müzikten nereden nereye geldiğimi anlıyorum. Ben bu vaziyetten  muzdaribim. Ya ömründe edebiyattan ve maneviyattan bîhaber yaşayanların evlatlarının vaziyetlerini atık sizler anlayın...
     Nevşehir Derinkuyu da otururken pazarcılık yapıyordum biliyorsunuz. Ali Ercan'n köyüne (Niğde - İçmeli Köyü) yolum düştü. Köy oldukça  bakımsız, dağın başında, kim kimse  kalmamış. Sekiz on kişi kalmıştı köyün meydanında. Köylüler çalışmaya gitmişlerdi. Köylülerle  bir  çay içimi sohbet  ettik. Hemen Ali Ercan'ı sordum. Köyünde  kimse  sevmiyordu. Birisi: "Eğer O'nu soruyorsan burada değildir. Çok lazımsa İstanbul'a git, orada ara" dedi. Bu duruma çok şaşırdım. Nedenini sordum: Bu köye  bir  çeşme  bile yaptırmadı, hiç bir  hatırası yok" dedi. Birazda hak verdim O köylüye ama, yinede vefasızlık olduğunu düşünüyorum. Ben köyde keçi güderken , kendi kazamızı bile  bir  kere görmemiş ken Ali Ercan'ı tanıyordum. Sade Niğde'nin adını derste görmüştüm. Ama  Ali Ercanı'ı biliyordum. Sade  ben değilmişim kıymeti bilinmeyen. Niğde'nin İçmeli Köyündeki Ali Ercan'da vamış.

 4 Mart 2010

http://tozlumuhsin.tr.gg/Ali-Ercan.htm
 
  Bugün 54 ziyaretçikişi burdaydı! Anlatamadığım Sözlerim, Dinletemediğim Fikirlerim, Yazamadığım Şiirlerim, Söyleyemediğim düşüncelerim, Diyemediklerim, Demeye gerek Görmediklerim...! Size Uğurlar Olsun...! Muhsin Tozlu  
 
Bir Yanımı Kara Taşa Veririm. Lodos yemiş Kar Gibiyim Eririm. Bazı Olur Türlü Hayal Görürüm. Güneş Batıp Karanlıklar Çökende. Muhsin Tozlu. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol