Ali Ercan
Saimbeyli'li olupda dışarıda oturanlar için kan damarı, can damarı olan Radyoobrukta (kapanan eski radyomuz) canlı yayın da mesaj okuyordum. İsminden tanıdığım Cahit Tufan adlı bir dinleyicim, az önce çalan Ali Ercan' ın bir tüküsünü dinlemiş, ve bir türkü daha istedi. Cahit Tufan'ı ismi ile tanıdığım için bizim buralardan sanmıştım
-Kardeş nerelisin, diye sordum.
Tekrar yazdığı mesajında Sinop Boyabat'tan olduğunu, Adapazarı'nda üniversitede çalıştığını söyledi.
-Peki Ali Ercan'ı nerden tanırsın dedim.
Dedi ki: Ben çocukluğumdan beri dinlerim. Kardeşimle bir kasetini almıştık. Bir süre dinledim. Ben askere gittim kaset bozulmuş. Kasetinin kabını değiştirdim, kopan yerini uladım, bazi türkülerin bazı yerleri eksik ama, o kaseti hala dinliyorum dedi.
Aklıma neler geldi neler. Merak ettiniz mi? Anlatayım hatırımda kaldığı kadar.
Yıl 1970. İlkokul birinci sınıfa gidiyorum. Yedi Yaşındaydım. Okul yaz tatili olmuştu. Karakuyu köyü, Deliktaş mevkiinde yazlık çadırımıza taşınmıştık. Ben keçileri güdüyor, bağ ve bahçemizi suluyordum. Sabah köpeğin yiyeceğinden de ben sorumluydum. Çadırda bir misafirimiz vardı. Tanıdık, babamın arkadaşı olmalı idi. Sabah kahvaltı ediyorduk. Bizim ünlü bataryalı radyomuz yanıbaşımda, Kıbrıs Rum Kesimi'nin radyosunu dinliyorduk. Sabah proğramında eski tüküleri çalardı. Her sabah neden Rum radyosunu dinlediğimide merak edeceksiniz:)) Çünkü en az iki kere Ali Ercan türküsü çalardı. Şimdiki gibi, ne teyp, ne cd, ne de mp3 vardı o devirde. Şimdi cep telefonunu telefon değilde başka amaçlar için kullanıyoruz. Radyoda türküyü nasıl dinlerdim? Bir kelimesini kaçırmadan ,nefes bile almadan dinlerdim ki, tam anlayayım. Bir türkü bir daha nezaman çalacak? Çaldığı zaman dikkatlice dinlemem gerekiyordu.
Ve yine en güzel türkülerden biri başladı:
"Zeynebim"
Zeynebim Almanya'nın yolunu tuttu
Ayşe'yle Fatma'nın boynunu büktü
Altı aylık Ahmet'ini nasıl unuttun
Yavan ekmek yiyelim dön gel
Zeynebim Zeynebim
Seninle kavlimiz böyle miydi
Zeynebim Zeynebim
Çocukların seni istiyor
Zeynebim Zeynebim
Biri eşikte biri beşikte yavrular
Gece gündüz anne diye ağlarlar
Çocukların annemizi isteriz diyorlar
Seninle kavlimiz böyle miydi
Zeynebim Zeynebim
Soğan ekmek yiyelim dön gel
Zeynebim Zeynebim
Zeynebim sen gideli iki yıl oldu
Kuşa süt nasip olsa anadan olurdu
Altı aylık Ahmet'in anne der oldu
Seninle kavlimiz böyle miydi
Zeynebim Zeynebim
Soğan ekmek yiyelim dön gel
Zeynebim Zeynebi
Çocukların sensiz uyumuyor
Zeynebim Zeynebim
Bu Türkü, Anadolu dan Almanya'ya iş için giden Zeyneb'e köydeki çaresiz eşinin figanını anlatıyordu. İçimi parçalardı her dinlediğimde. Bu türküyü dinlerken gözlerim dolmuştu. Yalnız olsam açıkca ağlayacaktım ama, yanımızda yabancı misafir olduğundan ağlamıyordum. Dudağımı ısırıyor, dişlerimi sıkıyordum. Islanan kirpiğimi kolumla silecektim ki misafir farketti: "Ne o Muhsin Ağlıyormusun" dedi. Artık kendimi yenemedim. Başladım ağlamaya...
Anacığım hemen aydınlattı meseleyi. Ali Ercan'ın türküsüne, ve ordaki hikayeye ağladığımı söyledi.
Ben yedi yaşındaydım. O çocuk yaşımdaki o durumumu hâlâ anlayamıyorum.
Bir tane oğlum dört taner kızım var. Dört tanesi okula giderler.Dinledikleri müziği dinliyorum benim için bir işkence. Ne anlamı var, nede mânâsı.
Geçen gün kızıma sordum: Benim şiirlerimden kaçtanesini biliyorsun?
Birtanesinin adını bile bilemedi. Bir kere bile okumamış çünkü. Peki dinlediği rep midir pop mudur adı ne menem şeyse, benim şiirden dahamı anlamlı?
Dinledikleri müzikten nereden nereye geldiğimi anlıyorum. Ben bu vaziyetten muzdaribim. Ya ömründe edebiyattan ve maneviyattan bîhaber yaşayanların evlatlarının vaziyetlerini atık sizler anlayın...
Nevşehir Derinkuyu da otururken pazarcılık yapıyordum biliyorsunuz. Ali Ercan'n köyüne (Niğde - İçmeli Köyü) yolum düştü. Köy oldukça bakımsız, dağın başında, kim kimse kalmamış. Sekiz on kişi kalmıştı köyün meydanında. Köylüler çalışmaya gitmişlerdi. Köylülerle bir çay içimi sohbet ettik. Hemen Ali Ercan'ı sordum. Köyünde kimse sevmiyordu. Birisi: "Eğer O'nu soruyorsan burada değildir. Çok lazımsa İstanbul'a git, orada ara" dedi. Bu duruma çok şaşırdım. Nedenini sordum: Bu köye bir çeşme bile yaptırmadı, hiç bir hatırası yok" dedi. Birazda hak verdim O köylüye ama, yinede vefasızlık olduğunu düşünüyorum. Ben köyde keçi güderken , kendi kazamızı bile bir kere görmemiş ken Ali Ercan'ı tanıyordum. Sade Niğde'nin adını derste görmüştüm. Ama Ali Ercanı'ı biliyordum. Sade ben değilmişim kıymeti bilinmeyen. Niğde'nin İçmeli Köyündeki Ali Ercan'da vamış.
4 Mart 2010
http://tozlumuhsin.tr.gg/Ali-Ercan.htm