Hasan Süslü
Efendim 11 yada 12 yaşındaydım. Karakuyu köyünün Deliktaş mevkiinde evimiz vardı. Bu evimiz köyden uzakta üç tarafı ırmakla çevrili, manzaralı bir yerdi. Her şeyi güzeldi de, tek sorun, yerleşim yerinden uzak olması idi.
Dünya ile tek bağlantımız bataryalı radyomuzdu. Tek Cuma günü köye gelir, hem Cuma namazını kılar, hemde bir haftalık ev ihtiyacını görürdük.
O yıllarda TRT Radyolarında bir türkü moda idi. "Portakalım Tekerlendi" Bu türküyü Çukurova radyosu günde 3- 4 kere çalardı. Silifke yöresi sanatçılarından Hüseyin SAY ustaca okurdu. Okuyan çoktu ama O'nun okuması başkaydı. Üç radyodan dinlersem beş te ben söylerdim. Çünkü 50-60 kadar keçimiz vardı. Onları güderken türkü söylemenin tadı başka olurdu. İki kaya arasında bir yanık türküye asıldığımda yankılanması eko yapması çok hoşuma giderdi. Bazı zamanlar keçileri kayıp ederdim, bağımıza bahçemize girer bir yıllık emeğimizi bir anlık dalgınlığım sonucu kaybettiğimiz olurdu.
Babam çok kızardı bu duruma.
Birde çoban köpeğim vardı. Ne dersem anlardı. Harman yerinde güreş yapardık. Çok zaman ben yenerdim ama, yenildiğim zamanda olurdu.
Bir bahar günüydü. Hava yağışlı ve sisliydi. Evin hemen yakınında keçileri yayıyordum. Bir ara köpek, yabancı bir adam görmüş gibi havlayarak koşmaya başladı. Baktım iki kişi ardıç ağacına tırmanıyor. Köpeği yanıma çağırdım ve bende adamlara yaklaştım. Saimbeyli'nin Davulcularından Hasan Süslü ve oğullarından birsi...
Beni görünce, hemen köpeği uzaklaştırmamı ve işlerinin acele olduğunu söylediler.
Hele durun dedim. Nereye gideceksiniz? Şu zurhayı yerinden çıkarın ve davulu kıvradın.
"Portakalım Tekerlendi" adlı türküyü çalın bakalım dedim:)) Yarı gönüllü yarı gönülsüz genç zurnaya düzen verirken rahmetli Hasan Süslü davulu koltuğunun altına aldı ve eili ile tımtım ettirmeye başladı.
Dedim: Olmaaaz! Elinle değil, tokmakla (meçik ile) çalacaksın. Yoksa ... yerde yatan ve bir işaretimi bekleyen köpeği gösterdim. Köpek bir bana bir konuklara bakıyordu. Ve rahmetli gönülsüzde olsa asıldılar bu türkünün havasına...
Güzelce dinledim. Ve yol verdim arkalarına bakmadan ağaçların arasında kayboldular.
Efendim bu davulun sesini duyan babam anamı dışarı çağırır ve derki: Bak oğlun davul almış çalıyor:)) İnanmazsan dinle:))) Zavallı anam da dinler gerçek davul sesi. Orada benden başka kimse yoktu. Şaşırır tabi. Ama az sonra işin aslı anlaşılır. Yol evin karşısından geçer. Hasan süslü ve oğlunu gideken görürler. Anacığım böylelikle rahatlar.
Bir daha Hasan Süslü'yü göremedim. Bilirsiniz Hasan Süslü bizim yörede sünnet işide yapardı. "Su testisi su yolunda kırılır" diye bir atasözü vardır. Bizim köyden Hakkı Cengiz'in oğlunun sünnetini yaptıktan sonra, ellerinin kanını yıkamadan vefat ettiği söylenir. Oğullarından birini ya Kur'an kursunda yada İmamhatip okulunda okuttuğunu Sayın Ahmet Kaytancı'dan duymuştum. Bu vesile ile bir daha Hasan Süslüyü Rahmetle Anıyorum.
Muhsin Tozlu
22 Ocak 2010 Cuma
https://www.facebook.com/notes/muhsin-tozlu/hasan-s%C3%BCs%C3%BCl%C3%BC/816535451696223